Sude ÇAPOĞLU
kadınlar havası – Attila İlhan – Yağmur Kaçağı (1955)
bir sen değilsin ki zeliha da var
zeliha’nın çığlık çığlık doğurmuşluğu
bir baş soğan gibi kırılmışlığı
ümmühan da var bir sen değilsin ki
ardemis’in kan kırmızı sarhoşluğu
sonra melâhat’ın kahrolmuşluğu
bir sen değilsin ki başkaları da var
nehir uğultularıyla içimi dolduran
başımı döndüren yüzümü güldüren
memleketimin bereketli kadınları
kimileri ısparta’da halı dokuyorlar
elleriyle uykularını dokuyorlar
bir hasene yayık dövüyor
bir rüzgâr hasene’yi dövüyor
zeynep yakasına çiçek takıyor
hafız hanım mevlüt okuyor
kimileri dersen yorgan kaplıyorlar
kimileri eğilmiş üzüm topluyorlar
hiçbir hâllerine kusur bulamıyorum
uyurken açılsam üstümü örtüyorlar
elimi yıkasam havlu tutuyorlar
isimlerini bir bir çıkaramıyorum
memleketimin bereketli kadınları
gözyaşına ekmek bandığınız cevriye’dir
beyaz beyaz ağlaması bilmem niyedir
bilsem niye kimileri odun indiriyorlar
yüzlerini kıble’ye dönüyorlar
bir türlü yanlarına varamıyorum
hatice nasipsiz keçisini sağıyor
huysuz ağa hatice’yi sağıyor
zühre hatice’den sıtmalı doğuyor
bunda bir iş var soramıyorum
memleketimin bereketli kadınları
– Attilâ İlhan (1925 – 2005)
* * *
MEMLEKET KADINLARININ ÇİLEKEŞLİĞİNİN “KADINLAR HAVASI” ADLI ŞİİR BAĞLAMINDA İNCELENMESİ
[TurkishLibrary.Us] Anadolu kadınları, geçmişten günümüze çektikleri tinsel ve tensel acılara rağmen üretken, becerikli ve hürmetkâr olma özelliklerini koruyan özel kadınlardır. Attilâ İlhan’ın “kadınlar havası” adlı şiirinde de Anadolu kadınlarının sineye çektikleri acı temi, birinci anlatımsal kesitte Anadolu kadınlarının kader ve sıkıntılarının aynı oluşu, ikinci anlatımsal kesitte Anadolu kadınlarının yaptıkları işler ve becerikli, özverili ve saygılı oluşları ve üçüncü anlatımsal kesitte ise Anadolu kadınlarının çilekeş olmaları ve çektikleri acıların hem maddi hem de manevi olmasıyla şiirin bütünlüğü, anlam evreni bağlamında üç anlamsal kesitlemeye ayrılmaktadır. Attilâ İlhan, birinci anlamsal kesitlemedeki içeriği telmih sanatı ve şiir kişilerinin sayılarının fazla olması; ikinci anlamsal kesitlemedeki içeriği dizelerin art arda Anadolu kadınlarının tinsel ve tensel boyutlarıyla ve uzamla ve üçüncü anlamsal kesitlemedeki içeriği imge ve yapısal olarak şimdiki zaman haber kipinin kullanılması çerçevesinde Anadolu kadınlarının çektikleri acı sorunsalını ele alarak irdelemektedir.
Başlığın “kadınlar havası” olarak belirlenmesi, şiir boyunca tasvir edilen “ben” kişisinin memleketinin “bereketli kadınlarının” özelliklerini ve durumunu, “hava” kelimesinin mecaz anlamlarıyla belirtmektedir. “kadınlar” kelimesi “kadın” ismine “-lar” çoğul ekinin getirmesiyle oluşturularak şiirin anlam evreni boyunca konu edinilen şiir kişisinin memleketinin “bereketli kadınlarına” bir bütün olarak atıfta bulunmaktadır. “havası” kelimesinde “-s” kaynaştırma ünsüzü sonrasında belirtme eki olarak kullanılan “-ı”, memleketin “bereketli kadınlarına” işaret etmektedir.
“Hava” sözcüğünün bir mecaz anlamı “Görünüş, davranış, söz vb. için bir kimsenin durumunu belirten özellik” olup, şiirin anlam evreninde Anadolu kadınlarının “bereketli” olmak yanında ayrıca üretken, becerikli, fedâkâr ve hürmetkâr olduğunu da ortaya koymaktadır. “Hava” sözcüğünün ikinci mecaz anlamı ise “Durum, ortam, çevre, muhit, atmosfer, ambiyans” olup, şiir bağlamında Anadolu kadınlarının durumunun acılı, kederli ve çilekeş olduğuna gönderme yapmaktadır.
Şiirin içeriği ile senkronize bir şekilde başlık, iki tane isimden oluşup bir belirtisiz isim tamlaması olarak belirlenmiştir ve şiirin konusu çerçevesinde kadınların var olan özellik ve durumlarına ışık tuttuğundan dolayı bir isim tamlamasının kullanılması dil ve konu arasındaki bağlantıyı pekiştirmektedir. Dolayısıyla, başlık, dil ve içerik uyumu bağlamında şiirin anlam evrenine hâkim seslenen kişinin memleketinin kadınlarının bereketli, üretken ve çalışkan özelliklerine işaret ederken aynı zamanda da kadınların durumlarının acı, kederli ve sıkıntılı oluşunu imleyerek şiirde kadın sorunsalının işleneceğini göstermektedir.
Şiirdeki birinci anlatımsal kesit aynı zamanda ilk anlamsal kesitleme olup memleket kadınlarının kader, sıkıntı ve yaşadıklarının aynı olduğunun telmih sanatı ve yapısal olarak şiirde bulunan kişi sayısının fazla olmasıyla aktarılmaktadır. Birinci anlatımsal kesitte beşinci dizede yer alan “ardemis” sözcüğü Türkçe bir isim olmadığından dolayı telmih söz sanatı aracılığıyla bir Yunan tanrıçası olan Artemis’i imlemektedir.
Dizede “ardemis’in kan kırmızı sarhoşluğu” ifadesi, Artemis’in kardeşi Apollon’dan bir gün önce doğup annesine kardeşinin doğumunda yardım edip annesinin çektiği acıya şahit olmasıyla kimseyle evlenmeyerek bakire kalma yeminine atıfta bulunmaktadır. Doğurganlık temi, birinci anlatımsal kesitin ikinci dizesinde “zeliha’nın çığlık çığlık doğurmuşluğu” ifadesiyle örtüşerek Anadolu kadınlarının hem gerçek anlamıyla doğurgan olduklarına hem de mecaz anlamıyla üretken olduklarına gönderme yapmaktadır.
Ayrıca, Artemis’in vahşi doğa, avcılık, okçuluk ve ay tanrıçası olmasıyla tapınağının İzmir’de bulunması, Artemis’in de bir Anadolu kadını olduğunu ve Anadolu kadınlarının geçmişten günümüze hem bedensel hem de ruhsal olarak çektikleri acıyı destekler nitelikte olmaktadır.
Teknik olarak kişi sayısının “sen” kişisi, “zeliha”, “ümmühan”, “ardemis” ve “melâhat” şeklinde fazla olması, anlamsal kesitlemenin iletisi olan memleket kadınlarının kaderlerinin, sorunlarının ve yaşantılarının aynı olması yargısını pekiştirerek spesifik olarak bir kadını değil, bütünsel bir simge olarak Anadolu kadınlarının sıkıntılarını nakletmektedir. Bu bağlamda, telmih sanatının kullanılması ve kişi sayısının fazla tutulması, Anadolu kadınlarının yazgılarının aynı olduğu ve hepsinin de acı çektiği anlamsal kesitlemesinin aktarılmasında bir araç olarak kullanılıp şiirin anlam evreninin ilk kesitlemesini ortaya koymaktadır.
Şiirin hem ikinci anlatımsal kesiti hem de ikinci anlamsal kesitlemesinde memleket kadınlarının yaptıkları işleri ve ayrıca becerikli, özverili ve saygılı oldukları şairin tercihiyle dizelerin art arda memleket kadınlarının bir maddi bir de manevi boyutunun gösterilmesi ve teknik olarak uzama yer verilmesiyle nakledilmektedir. İkinci anlatımsal kesitin ilk dizesinde “kimileri ısparta’da halı dokuyorlar” ifadesiyle Anadolu’da yer alan kadınların tensel olarak yaptıkları dokumacılık işi ve ikinci dizede “elleriyle uykularını dokuyorlar” imgesiyle hayal kurdukları dolayısıyla da tinsel boyutları ortaya konulmaktadır. Üçüncü dizede “bir hasene yayık dövüyor” ifadesiyle “hasene” kişisinin bedensel olarak çalışarak tereyağı yapması aktarılırken ardından gelen dizede “bir rüzgâr hasene’yi dövüyor” ifadesi “hasene’nin” maruz kaldığı şiddeti imge aracılığıyla naklederek “hasene’nin” ruhsal benliğine değinilmiştir. Beşinci dizede “zeynep yakasına çiçek takıyor” ifadesiyle “zeynep’in” gerçekleştirdiği maddi bir iş belirtilirken altıncı dizede “hafız hanım mevlüt okuyor” ifadesiyle “hafız hanım’ın” manevi yönüne dikkat çekilmektedir.
Dolayısıyla, bir dize tensel bir iş, ardından gelen dizede de Anadolu kadınlarının tinsel bir yönünün ortaya konulmasıyla memleket kadınlarının üretken işçiler olmak dışında kendilerinin de duygularının olduğu ve hem bedensel hem de zihinsel bakımdan acı çektiklerini öne çıkarmaktadır. İkinci anlatımsal kesitin birinci dizesinde bir yapı unsuru olan uzam olarak “ısparta’ya” yer verilmesi, burada öne çıkan iş kolu olan halı dokumacılığına ve çiçek yetiştiriciliği olarak da özellikle gül ve lavantaya dikkat çekerek beşinci dizede “zeynep yakasına çiçek takıyor” ifadesiyle de desteklenerek Anadolu’da yer alan “ısparta’nın” özelliklerine ve memleket kadınlarının burada gerçekleştirdikleri işlere gönderme yapmaktadır. Bu bakımdan, ikinci anlamsal kesitlemede memleket kadınlarının yaptıkları işler ve işlerinde marifetli olmaları art arda gelen dizelerde kadınların maddi ve manevi boyutlarının ortaya konuşu ve uzam unsurundan yararlanılması aracılığıyla aktarılmaktadır.
Üçüncü anlatımsal kesit ve anlamsal kesitlemede memleket kadınlarının çilekeş olmaları ve fiziksel olduğu kadar ruhsal olarak da acı çektikleri iletisi, imge ve şimdiki zaman haber kipi aracılığıyla iletilmektedir. Üçüncü anlatımsal kesitin ilk dizesinde “gözyaşına ekmek bandığınız cevriye’dir” ifadesinde yer alan “gözyaşına ekmek banmak” imgesi, bir yandan yoksulluğu imlerken bir yandan da “cevriye’nin” manevi olarak çektiği acıya parmak basmaktadır. Ardından gelen ikinci dizede de “beyaz beyaz ağlaması bilmem niyedir” ifadesinde yer alan “beyaz beyaz ağlamak” imgesi saflığın ve masumiyetin simgesi olan beyaz rengi aracılığıyla “cevriye’nin” masum bir şekilde ağladığını gözler önüne sererek bir Anadolu kadınının çilekeş olduğunu bundan dolayı da gözyaşı döktüğünü açıklamaktadır. Üçüncü anlatımsal kesitin üçüncü ve dördüncü dizesinde “-yorlar”, beşinci ve dokuzuncu dizesinde “-yorum” ve altı, yedi ve sekizinci dizelerinde “-yor” eklerinin haber kipleri içerisinden şimdiki zaman kipi olması, birinci anlamsal kesitlemede telmih sanatıyla zikredilen Artemis’in zamanından günümüze Anadolu kadınlarının hep maddi ve manevi acı çekerek çilekeş olduklarını öne çıkarmaktadır. Bu bağlamda, üçüncü anlamsal kesitlemeyi oluşturan memleket kadınlarının tinsel olarak çektikleri acılar ve çilekeş olma sorunsalı, imgeler ve şimdiki zaman eklerinin kullanımından yararlanılarak nakledilmektedir.
Bir Yunan tanrıçası olan Artemis’in zamanından günümüze Anadolu kadınları canla başla çalışarak hem fiziksel hem de ruhsal bakımdan acı ve zorluklara göğüs germişlerdir ve bu sebepten ötürü memleket kadınları bereketli, üretken ve özverili olma özelliklerini tarih sahnesi boyunca korumuşlardır. Attilâ İlhan da “kadınlar havası” adlı şiirinde, memleket kadınlarının yazgılarının aynı oluşu; fedakâr, hürmetkâr ve marifetli oluşlarıyla iyi birer işçi olmaları ve hem tinsel hem de tensel bakımdan çektikleri acılar aracılığıyla çilekeş olmalarını incelemektedir.
– . –
Sude Çapoğlu, Turkishlibrary.Us