Değerli dostlar,
Ermeni İddiaları Sorunu (EİS)’na karşı aramızda sinerji doğuracak bir birliktelik oluşturamadığımızda sevgili Ferruh (Demirmen) bey son derece haklıdır.
Ayrıca Ermeni İddiaları sözcülerine ısrarla, niçin yargı yoluna başvurmadıklarını her vesileyle hatırlatmanın etkili bir yöntem olduğunda ben de farklı düşünmüyorum. Bu argümanı kullanıp yargıya bizim tarafın başvurmasının kastedilmediğini de varsayıyorum.
Soykırım iddiası, çıkarcı çevrelerin elinde siyasi sopa ve istismar aracı olarak kullanıla gelmiştir. Tarihi gerçeklerin çarpıtılmasıyla düzülen yalanlarla dünya kamuoyu genelinde, ‘yalanların doğru olabileceği‘ algısı ustalıkla oluşturulmuş durumda.
Bu sanal “kurt kapanı”na sıkışmışlık içerisinde kıvranmaktansa o tuzağı stratejik ataklarla bozmak, aklın gereği olduğu açıktır.
O bağlamda, bir çoğumuzca çeşitli vesilelerle kısmen dillendirildiği üzere;
1. Diasporanın pazarladığı yalan iddiaların temelsizliği konusunda akademik ve medyatik araçlarla karşı propaganda malzemesi üretip uygun ortamlarda yayılması yoluna gitmeyi çok konuştuk; ama nasılı üzerinde pek çalışmadık.
Güçlü donanıma sahip *bir kaç Üniversitemizde, konunun farklı yönleriyle araştırıldığı bilimsel değeri yüksek tezlerin, araştırmaların, yayınların yapılacağı ER-AR türü enstitüler kurulmalı*; araştırmacılar bilgi ve parasal araçlarla desteklenmeli; bu yolla hem konuyu bilen İK’mız zenginleşecek; hem de iç kamuoyumuzun yansız bilgilerle bilgilendirilmesi sağlanabilecektir.
2. Bugüne kadar bu tür girişimleri yaymanın önünü kesen, etkisizleştiren ABD’deki Ermeni Diasporasının sindirici, susturucu ambargosunu kırmak için, somut vakalar üzerinden yargı yoluna başvurmak, getirisi büyük olacak gibi görünüyor. Bu kapsamda ABD’deki dostlarımızın *Sevgin Oktay öncülüğünde başlattıkları TADA Projesi her türlü desteği hak eden bir girişim.* Kendilerinin kısa süre önce (11.01.2017- 23:00) Grubumuza yolladıkları bilgilendirici iletilerinde ifade ettikleri üzere bunun için,
– Etkili bilgi paylaşımı ile o ambargodan zarar görmüş kimselere ulaşmak ve yargı yoluna başvurmaları için onlara hukuki ve maddi destek vermek gerekiyor. Aranan kişilerin başlıca ABD’de yaşayanlar arasında bulunduğu düşünülürse onlara ulaşmada yerel imkanların kullanılması; ayrıca oralarda tanıdıkları olanların bu projenin hedef kitlelerine haber ulaştırmaya aracılık etmeleri, ciddi ilgi ve çalışmayı gerektiriyor.
– Sevgin (Oktay) beylerin, Diasporanın baltalamasından uzak durma adına varsa önerileriyle birlikte projeyi tanıtan İngilizce ve Türkçe metinleri bizlerle tekraren de olsa paylaşması yerinde olacaktır. Bu proje vesilesiyle geleceğe dönük daha kapsamlı çalışmalar gerektiğine dair düşüncelerim kendilerince malumdur.
3. Diasporanın lobi faaliyetleriyle bir çok ülkenin Parlamentolarından sözde soykırımı tanıma yasaları çıkartmaları ile mücadele bir başka uğraşı konusudur. Bunun için şu yollar düşünülebilir.
– O ülkelere karşı “siyasi/ekonomik/kültürel/hukuki kozlarımızı bilip“; diplomatik yollardan “aba altından çomak göstermek” tabirine uygun tavırlarla caydırıcı olmak.* Bunla eş güdümlü olarak, o ülke kamu oyuna medya üzerinden iddiaların gerçek yüzüne dair bilgi yaymak denenmeli.
– Diğer yol, daha önce bu tür “yasa çıkarmış ülkelere karşı” yapılacak girişimler cümlesinden olmak üzere; *yargıya başvurmanın hukuki zemininin iyi araştırılması gerekiyor. T.C. Devletinin ve Türk Milletinin asılsız iddialarla itibarının zedelenmesine karşı “iftira” davaları açmak gibi.
Diğer seçeneklerde olduğu gibi bu sonuncusunda da, Resmi çevrelerin harekete geçmek için ihtiyaç duyacağı verilerle bilgilendirilip desteğinin alınması gerekiyor.
Peki bunları kimler nasıl gerçekleştirecek? Konu o noktada düğümlenip kalıyor.
Değerli dostlar,
Bu yazdıklarımla değerli vakitlerinizi harcamaktan, bu davaya gönül vermiş kimselerde bıkkınlık yaratmaktan çekinerek bir kez daha hoş görünüze sığınıyorum;
1. EİS, sonu gelmeyen, gelmeyecek olan hırpalayıcılığı ile hem T.C.’ne zarar veren/tavize zorlayan hem de kullanıcılarına çıkar sağlayan siyasi/ekonomik yönleri olan bir sopa. Taşnakçı Diaspora da yüzyıldan beri meslek edindiği ve geliştirdiği mesleği icabı bu mekanizmada görevini ifa ediyor. Bu gerçek, hareket noktamız olmalı.
1. Bu konuda Devletimizin inisiyatif almakta/kullanmakta istekli olduğuna dair bir işaret yok. Bilenlerimizin kanaati, “ilgililerin konu hakkında yeterli bilgiye sahip olamadıkları” merkezinde. Öyle ise biz gönüllü kişiler eliyle başlatılacak uzun soluklu bir girişime ihtiyaç var.
a) “Bilgi+Belge=Koz“; bu çevrimi çalıştırmak gerekiyor. Koz, kullanıldığında ve/ya kullanılabileceği belli edildiğinde muhatabını eyleminden “caydıran değer, mermi-silah” anlamındadır.
b) Bu kozları (mermileri) uygun araçlarla (silahlarla) hedefe yöneltip uygulayıcıları yetiştirmek gerekiyor;
c) Bu kozların kullanılacağı medya araçlarını seçmek, hazırlamak kullanır duruma getirmek de…
2. Gönüllü kimseler kendilerini hiyerarşik bir yapı içerisinde rahat hissetmedikleri, o nedenle verimli çalışma yapamadıkları biliniyor. O nedenle ast-üst-rütbe-unvan vb gibi sıfatların olmadığı bir birliktelik kurulmalı.
3. Bilgi Teknolojilerinin sağladığı olanaklarla aynı anda dünyanın herhangi bir coğrafyasında bulunanların aynı bir ekranda yazışarak, konuşarak bir araya gelebilmesi gibi bir olanaktan yararlanmayı başarmak gerekiyor.
4. Bütün ciddi davalar gibi EİS ile mücadele de, katılımcılarından adanmışlıkla zaman, uzmanlık ve maddi katkı istiyor. Yani entelektüel tatmin aracı gibi meşgul olmanın yeteceği bir konu değil. Katılımcılar katkılarının ne olacağını; ne kadar olabileceğini beyan ve taahhütle bu davada yer alması gerekiyor.
5. Bu anlayışa sahip kimseler, EİS ile mücadele için katıldıkları bu birlikteliğin vizyonunu, misyonunu, ilkelerini ve izlenecek stratejiyi e-Beyin Fırtınaları (e-BF) yoluyla ortak akıl çalışması yaparak belirlemelidir. Dolayısıyla ortaya çıkaracakları bu değerler sistemi herkesin malı olmalı ve sahip çıkılmalıdır.
6. Uzmanlıklarımızın yetmediği yerlerde profesyonel hizmete başvurulacağı tabiidir.
7. Her türlü akçeli işleri, kimsenin kuşku duymayacağı güvenli bir system üzerinden yürütmek mümkündür.
8. Ortak akıl çalışmalarıyla bir inisiyatif grubu oluşturmak gerekecektir.
9. Nereye, ne için, ne kadar para harcanacağı iyi düşünülmüş bir proje bütçesi ile ortaya konmadan para sözü edilmemelidir.
Şimdilik daha fazla ayrıntıya girmek istemiyorum.
Sözünü ettiğim esaslar dahilinde ve/ya varsa ekleme/çıkarma/düzeltme önerileriyle o gönüllü birliktelikte yer almak isteyenlerle, ilerde genişleyerek devam etmek üzere bir girişim başlatılabilir.
Bilgi ve önerilerinize açık olarak paylaşıyorum.
Saygılarımla,
Necati Saygılı
FEYM Grubu