“Kimimiz az biraz paranoya da ekli sağlık endişeleriyle ev ahalisiyle bile maskeyle görüşüyor iken karşımızdakinin hala eşimiz mi olduğundan da şüphe etmeye başlıyoruz. Dokunmanın değmenin ise adı anılmıyor, bu dönemde yeni bir çocuk haberi hiçbirimizden beklenmiyor.!
Doğal bir nüfus kontrolü sağlandı hayatlarımızda..!”
Bölüm 2
Yazı ve Fotoğraflar : Demet DEMİRKAYA
Her şeye yaşamı boyunca büyük bir espri anlayışı ve olumlu bakış açısı taşımış olan sevgili arkadaşım Sal Puglia’nın sevgi dolu anısına…
In loving memory of my dear friend Sal Puglia who had the utmost sense of humor and positive outlook on everything…
“Bir kısrağın sırtında dolu dizgin hayat..savrulan saçlarını düzeltirken sen..yelesinden yılların savrulduğundan habersiz..Gökyüzünde turkuaz..sen turkuaz denizleri hayal ederken..zorla geri vereceğin bir emanet yaşamı bugün gitmek mümkün olsa niye gitmek istediğini bilmediğin başka denizlerin hayaliyle harcarken sen..hayat seni solluyor..!
Sinyal vermeden, kundaktan kefene..!
Tüm limitlerin üstünde bir hız..
Her gün yeni bir güneş..aynı pencere ama ayrı güneş..boşver bilimadamlarını..aynı bilim ayrı “göz”..
Yarın ayrı pencerlerden aynı güneşe beraber bakacağız…yine doğacak olan “garanti” güneşe…! “
Herkese tek kostüm zorunluluğu getirilmiş bir Cadılar Bayramı sanki dünya…!
Ama şeker toplamak yasak..hatta evden çıkmak da….
2020 jet hızıyla girdi hayatlara. Hayatlar ki ilk defa kısıtlı ilk defa önceleri lüks olduğunu bilmediğimiz olağan günlerimize yepyeni normlar getiren 19 yüzünden tek adrese indi…ve bizler 6 harflinin hayatlarımıza aynı hızla sızmasına aynı hızla kendimizi bu yeni yaşantımıza adapte ederek karşılık veriyoruz.
O bir virüs ..ama biz ona 19 diyoruz artık kısaca..! 6 harfli 19.. denklem gibi..!
Önceleri şaşırdığımız söylense de bizler, burada yaşayan Türkler farklı meslek gruplarından farklı ekonomik, eğitim ve sosyal statüden insanlar hepimiz yapılan uyarılara uyarak evlerimizi yeni işyerlerimiz yaptık. Hepimiz aynı hayatları yaşamaklığımızdan gocunmaksızın sağlığımız öncelikli ..öncelik sıralamalarımızı yeniden gözden geçiriyoruz sanki..
Herkes evinde..kimi arasanız evde yokum diyemiyor.
Ama çaya da giden yok..Çaya gelen de..Çaydan gelen de..! Sosyalleşmenin adı değişti, artık San(al)sosyal(en)izm yani..!
Amerika da New York’un banliyösü Long Island bölgesinden farklı ev manzaraları..hanelerde hane hane..
Toplu taşınmış gibiyiz birden..Ev hapsinde değiliz ama önerilere uyuyoruz.
Bölgemizin tüm marketleri açık, eczaneler de öyle..bankalar hala fonksiyonel.. Daha ziyade atm’lerden işlerimizi halletmeye çalışıyoruz ama yetmediğinde maskelerimizi takıyor baloya katılıyoruz eldivenlerimizle..
Kim derdi ki bir bankaya maskeli ve plastik eldivenli girdiğinizde canhıraş güvenlik görevlilerinin size doğru koşup paldır küldür üstünüze kapaklanıp ellerinize kelepçe koymayacağını bu kılıkta..! Bir soyguncu muamelesi şöyle dursun, size günaydın diyen görevli de sizinle aynı kostümlü!
Gülen gözler, ki sadece onlar gözüküyor banka çalışanlarının yüzlerinden de, sizinkilerle kavuştuğunda işlemleriniz için gerekli talimatları verdiğinizi daha ziyade onlar göz mimiklerinizden anlıyorlar. İngilizcemiz aksanlı, ne kadar da uğraşsak bazı kelimeler hep kaçıyor bu Amerikalıların kulaklarından. Onca yıl dudaklarıma öğretemediğim aksansız ingilizceyi gözlerim çatır çatır konuşuyor artık..! ‘Yes I speak eyelish..!’
Bazılarımız emlakçılık işiyle uğraşıyor mesela…satıştaki veya kiralıktaki evleri sanal ortamdan “virtual showing” sistemiyle gösterip, beğeni ve satış kesinleştiğinde “closing” denilen evin son satış işlemlerini de sanal imza sistemiyle internet üstünden hallediyor, kimse kimseyi fiilen ve fiziken görmeden .
Bir yandan da çocuklarına artık “home office” adlandırdığımız ev bürolarında “home schooling” yani evde öğretmenlik yapıyor. Evin anahtar teslimi için ise sanırım ki bu bir “educated guess” (!) God Father stili sabah uyandığınızda yorganın içinde anahtar..! Hem anne hem eğitmen hem çalışan kadın ancak bu kadar yaratıcı olabiliyor..! Sabırlar zorlanıyor..!
Yetmiyor, bir yandan da günler öncesinden evlerimizde doldurduğumuz kilerlerden yaratıcı, hatta dışarı çıkmamızı gerektirmeyecek şekilde her türlü ihtiyacımızı evde pişirip kotarmayı öğreniyoruz..
(Mucizeleri var 19 un..Benden bir ahçı yarattı mesela..! Ama hiçbir tarife hiç bir yemek adına rastlanmıyor bizim evde. Sorulan her yemeğin adı 19..! Malzemem tükenmiyor böylelikle..! Ama tuvalet kağıdı..işte onu sormayın..yaratıcılık orda da fiiliyata geçecek gibi..ama yazının içeriğini bozmamak adına bunu hayal gücünüze bırakıyorum..!)
Evde küçük çocuklarına eğitim vermek zorunda olanlarımızın akıl sağlığını 19 değil bu yeni yaşam stili bozabilir ama..! Yeni yeni öğretim stillerine tanıklık ediyoruz, sanal ortamlarımızda.. İngilizceye çok da vakıf olmayan bazı ebeveynlerin çocuklarına eğitimi evden vermesi ne kadar zor, buna hazırlıklı bir sistem henüz geliştirilmemiş..19 aniden esti çünkü fırtına gibi..Yine de paylaşımlarımızda hep bir gülümseme var..İnsanoğlunun tutunduğu en sağlam “ip”..! Güleriz ağlanacak halimize modu yani..!
Alkol satışları artmışsa bilin ki sebebi özellikle küçük çocukları olanlar.. Long Island’taki evlerde su niyetine içiyorlar..sabah derslerinden itibaren..! (abartabilirim, serbest atış)..Otobüsü kaçırdım derse yetişemeyeceğim diye yatak odalarından text atan yeni nesil çocuklarına, müdüre çık diyemiyor öğretmen. 24/7/365 ..ilişkinin dozu samimi oldu mu birden öğretmen talebe ilişkisine geçilemiyor. Mitalojik tanrıların içkisi..gel de tapma..! Şarap tüketimi artıyor..!
Restaurant sahibi olanlarımız, sadece evlere servis şeklinde, mekanı müşteriye kapatıp yürütmeye çalışıyor işlerini. Menülerinden seçtiğimiz yemekleri yüzleri maskeli elleri eldivenli şahıslardan ya birbirimize yaklaşmadan karşılıklı bir mafya değiş tokuşu gizliliğinde alıyoruz ya da paketi kapıya bıraktırıp parasını paspas altına koyduğumuz haritalarla tarif ederek bulduruyor, camdan baş parmak garantisiyle ödüyoruz.! Çareler tükenmez ki!
Okula gider gibi alıştığı saatte kalkan çocuklarımıza ,”tablet” veriyor ve bunu icat edenin sağlığına hergün dua ediyoruz..Fazla beraberlikten doğan kardeşler arası çekişmeleri önceleri demokratik çözümlerle hallediyorken arada diktatörlüğün kaçınılmaz gücüyle odalarını binbeşyüzüncü kez toplama cezası veriyoruz. Düzen dirlik oluşturdu 19..istediği kadar yıkıyor sansın bizi..!
Trump’ın da önerisi olan, virüsün yayılmasını önlemekte kumaştan da olsa kullanabilecek bir maske üretimi için evlerini bir dikiş atölyesine çevirmiş bir arkadaşım bunların ücretsiz olarak dağıtımını eşinin benzin istasyonunda yapmaya başladı bile. Düşen benzin fiyatlarımıza rağmen satışları düşük zira kimse arabaya binip de eski tüketimi yapmıyor dolayısıyla bu satışlarına da bir destek aynı zamanda. Bu arkadaşlarım günde 100’un üstünde maske dikiyorlar .”Zetina dikiş makinası her genç kızın rüyası” onların evinde…!
DOĞAL BİR NÜFUS KONTROLÜ SAĞLANDI HAYATLARIMIZDA…
Kimimiz az biraz paranoya da ekli sağlık endişeleriyle ev ahalisiyle bile maskeyle görüşüyor iken karşımızdakinin hala eşimiz mi olduğundan da şüphe etmeye başlıyoruz. Dokunmanın değmenin ise adı anılmıyor, bu dönemde yeni bir çocuk haberi hiçbirimizden beklenmiyor.! Doğal bir nüfus kontrolü sağlandı hayatlarımızda..!
Aramızda yaptığı işin riskleriyle hergün merakta olduklarımız da var elbet. Kimimiz hemşire, kimimiz doktor. Kimimiz hastahane servis bölümünde temizlikten hasta bakımına dek kendini ve hayatını riske atarak hergün hala işinde. Kimimiz hala eve ekmek getirebilmenin mecbur şartlarıyla hayatını çok da umursamadan ailesinin geçim derdinde, hükümetin yasal olarak açık olmasına izin verdiği meslekler grubundaysa tabii eğer..Kimimiz sağlığındaki 19 öncesi sorunlar sebebiyle hala hastahane koridorlarında kemoterapi seanslarını beklemekte mesela….desteği can yoldaşları ev hayvanlarından alan kanserli arkadaşlarımız için çok da izole bir yaşam henüz söz konusu bile değil..!
Üniversite öğrencileri evlerden skype veya zoom ile ders takip ediyorken, oğlum Atillanın da her sabah ders öncesinde duş alıp giyinip laptopunun karşısına geçişini, gösterdiği özeni hayretle izliyorum. Yoklama alan profesörlerinden birinin herkes sağlam mı sorusunu ise nasıl da yeni norm bellemişler!
Yüksek lisansını şu an sanal dünyadan(zoom, skype) yapmakta olan oğlumun üstünde takım elbise gömlek kravat altında şortla oturduğu yemek masamızdan sabah derslerine hala alışamadım ben..! Mutfakla içiçe salon..Amerikan mutfak stilini Corona modeli dizayn etmemişler tabii..! Tencere tava seslerine profesörü alıştı ama o hala dersteyimm! uyarısı yapıyor bana. Bir gün etli kurufasulye zoomlayacağım Prof. Eckerd ‘a..memleket havamızdan.
Herkesin kendi kabuğuna çekildiği bu düzende, evlerin ne kadar az odadan oluştuğunun ilk defa farkına varıyor ve sanırım kişisel alan kavramını da biz burada yaşayan Türkler ilk defa damarımızda hisseder hale geliyoruz.!
Müstakil evlerden oluşan banliyö yaşam düzenimizde, apartman hayatından daha geniş bir yaşam alanına sahıpken bile eski özgürlüğümüzden mahrum olmak ve toplu taşıma araçlarının hemen hemen hiç kullanılmadığı herkesin kendi özel aracının öncelikli ulaşım aracı olduğu bölgemizde sokaklarda 2, 3 araba dışında hareket halinde araç görmememiz herkesin evde kal uyarılarını ne kadar ciddiye aldığını göstermekle beraber hüzünlendiriyor da bizi.
Bu arada NY şehir merkezine 50mil yani 80 km civarı uzaklıkta yaşadığımız Long Island hiç bu kadar uzak durmamıştı Manhattan’a..Buradan oraya ise giden insanların da evlerden çalışmaya başlamasıyla trafiğimiz nerdeyse yok denecek kadar azaldı normalde çok yoğun otobanlarda bile. İstasyonlardan benzin alanların sayısındaki düşüşten, kapalı küçük işyerlerinin parkyerlerindeki boşluk dikkat çekmekten öte artık bizlere..moraller düşüyor.
CAN BOĞAZDAN…
Maskeli, eldivenli insanlar, dönük soğuk bakışlı kasiyerler, alışık olduğumuz çocuk seslerinden yoksun reyonlar..hiçbirşeyde indirim yok, takıldım da buna şimdi ben..! (yokluyorum arada kendimi takıntılar mı başladı..elimi yıkamalıyım geçer!)
Birkaç parça birşey daha alayım diye girdiğim markette alışveriş arabasını tutan elimdeki eldiven yırtılmış. Aman allahım..! İlk tuttuğum herşeyi arabaya koyarken diyorum ki içimden “bu portakallar benden yaşlı, değiştiremem de artık..tuttuğum kendime..!”
İlerdeki reyondan birkaç kutu makarna daha almalıyım ama ..yolumda kaç insan. Üstelik maskeden kimsenin yüzünü seçemiyorum, hani anlarım ya hastalar mı sanki görsem ağızlarını burunlarını.. Ne oldu hani sen insanı gözünden okurdun diyorum kendime..!
Ama bir savaşçıyım şu an..arabayı yırtık eldivenin sağlam yerlerinden tutarak iterken karşımda dağlar gibi duran benden 3 beden büyük bir kadının etrafından hızla geçmeye çalışırken hafifçe ona değiyor kolum. Her ikimizde batının hızlı silahşörleri çekiyoruz dezenfaktenleri, ben arabaya o bana ..sıkıyoruz. Vaktim yok halim de belki özre, o da özürlük konuşayım istemez kanımca. Gözlerimiz değiyor birbirine, anlaşıyoruz.
Torbaları herkes yanında getiriyor, marketten torba kullanmıyor kimseler bu yüzden de torba artık pek yok marketlerde. Virüsün yerleşmiş olacağı düşüncesiyle tabii ki..(ben de virüs olsam torbaya yerleşirdim, ..marketten eve yol boyu sebeplen)
Bendeniz hazırlıksız geldiğim için bu spontane alışverişin bedelini yırtık eldivenimin tek sağlam parmağıyla iki makarna paketini koltukaltıma, portakalların olduğu torbayı ise serçe parmağıma takarak Samson’a meydan okuyan bir güçle arabama kapağı atıyorum. Herşey yerli yerinde, yan koltuğumda..emniyet kemerlerini takıyorum onların da…! mantık kimse aramıyor artık .!
YOK”lar hala…
Tuvalet kağıdı hala karaborsa
Kağıt havlu da
Dezenfektan hala sırra kadem..wanted (aranıyor)broşürleri heryerde..
Kolonya ..o bir efsane..
Çamaşır suyu ..yurdumun kişi başına düşen milli gelirinden tenha..! sayıyla alıyorsunuz.
Ekmek üretimine geçen tüm arkadaşlarım yüzünden, un tuhaf bir şekilde azınlıklar ülkesi.
Makarna tek model..spagetti..! Neden bir kıtlıkta insan rigotini, düdüklü veya fiyonk yer de spagetti fazla tercih etmez ki..? fiyonktan fiyonk, düdüklüden düdük mü yapılabiliyor? Çok kullanımlılar mı da ben bilmiyorum..!
Prinç ..çağırışımda bulunduğu ülke sebebiyle sarı bantlarla çevrili..yanına yaklaşılmıyor.
Plan yok..program yok..kenara para atmak yok..
Resmi evrak işiniz için gidebileceğiniz pek çok kuruluş ya randevu sistemiyle çalışıyor ya da kapalı.
Özel Sektör …o çok sektorrr…(RTÜK üygulaması yapılmıyor bana)
VARLAR
Long Island bir ada..iyi ki !
Evlerimizden arabalarımıza arabalarımızla sahile..parklara ..tenha bulduğumuz her yerde az nefes diye maskeli yüzlerimizi çıkarıyoruz pencerelerinden arabaların..
Bir başına, plaj iskemlesiyle ve gazetesi elinde ..üstünde battaniyesi yaşı belli ki 70in üstünde bir “genç” adam görüyorum. O oturuyor, maskesiyle. Etrafta araba yok, nasıl gelmiş ki buraya diye düşünürken ben de inmeye karar veriyorum arabamdan. Yürüyeceğim, sahilde. Rüzgar ve soğuk bir hava ..yürüyen yok bu yüzden.
Kumlara basarken çıkan o sesi severmisiniz?
Ben bayılırım, sanki yol da yürür benimle.
Alıp başımı biraz ilerdeki tepeciklere tırmanmaya karar veriyorum, sırt çantama bağlı batonlarımı alıp en tepeye bir dağ keçisi edasıyla tırmanıp oturuyorum ve …Ne kadar büyükmüş bu okyanus ne kadar da maviymiş aslında diyorum sanki ilk defa gelmişim gibi buraya. İnsanın hergün baktığı birşeyi böyle birden ilkmiş gibi görmüşlüğüyle telefonumla fotolar alıyorum. Doğa ne hoş..nasıl tamirlik gücü var, her neyse derdiniz bir an da olsa alıp çekiyor içine sizi ..İyi ki dedirtiyor, iyi ki geldim sana..
Tenhada yürüyen ..mesafeli yürüyen ..yakınlaşmadan yürüyen..ama kafasıyla illa selam veren tanımadık yoldaşlar..insanlar var ..! O “genç” adamın da onu bıraktığı sahilden almaya gelen bir kızı varmış..Arabasına yerleştiriyorken babasını, plaj şezlongunu ve battaniyesini de arka bagaja kaldırırken onlarla da selamlaşıyoruz. Tanıdık tanımadıklar..
FARKINDALIKLAR
Ben hayatımda hiç bu kadar düzgün beslenmedim, bu derece vitaminlerime dikkat etmedim. Evim böylesine temiz olmuşmuydu bilmem..! Tüm çamaşırlarım hergün yıkanıyor, kirli sepeti banka hesabım gibi boş..! Parayı değil sağlığımızı öncelik yapmayalı olmuşmuydu bu kadar ki?
Hangi gün bugün ayın kaçı?
Faturalar da olmasa ay sonu başı farkeder miydi?
Groundhog Day diye bir film vardı..tekrarı hergünün..Şimdi dün ile bugünü ayıran tek şey önümdeki bu belli ki pilleri zayıflamış tartıda saklı..!
Sınırlarım var sanırdım..yokmuş. Sanırdım ki hayırsa hayırdı onlar..gurururumdan değil ama gereksiz kibirimden sıyrılıyorum..dargın olduğum bir arkadaşım yok. Herkes nerede biliyorum artık, adresi tek herkesin..”EV”
Görüntülü görüşmelere artık saçımı başımı toparlamadan katılıyorum, bir özgürleştim şekillerden. Şeklimin kimin umrunda olduğunu takmıyorum, taktığım tek şey boynumdaki ‘çevsen‘..!
Eski 45likler..Türk Sanat Musikisi ..Yeşilçam filmleri..evde unutulmuş bir eski kitap..yıllarca beklemiş bir eski mektup..Çocukluğum ..ailem ..uzaktakiler yani. Memleket hasreti hep çektim sanırdım, şimdi hasretin yeni adı “Merhaba Anne ..babam nasıl? Ağbilerim? Yeğenlerim?” Karşı komşu üstteki aksi adam, alt kattaki sorunlu kiracı iyi mi?”
Kadın tiplemeleri eskiden (2 ay önce!), zayıf veya toplu şeklindeyken şimdi artık herkes tek beden. Allahım duydunmu biz kadınları ne!!! Tekstil sektöründe bir çığır açacak yeni düzenlemenin de eşiğindeyiz…! 0ne size fits the whole world..! İlk çalışmaları buradaki türk kadınlarında deneniyor..!
Long Island’ın yarısı fırın diğer yarısı mandıra çünkü….! Ya ekmek ya yoğurt diye ikiye ayrılıyoruz kendi aramızda biz buradaki türkler.. ben mandıra ayağıyım bu bölgenin…ev yoğurdumu katmadığım yemek yok ya da eşleştirmediğim..hiç birşey yapamazsam bol diye sürüyorum…. yüzüme..!!
Ne çok müzik dinledim ve şarkı söyledim, bir ömre bedel..ciddiyim..! Seyrettiğim filmlerin artık yönetmenlerinin sevdiği yemekleri bile biliyorum. Netflix..amazon.. youtube..bundan sonra düşündüğüm çocuk isimleri..! Amazooon kızım gel yemeğe artık, in de o ağacın tepesinden..!
Tavlada iyiyim sanırdım oğlum geçmiş beni..Poker için yeterince fasulyem yokmuş, mercimekle de oynanıyormuş..! Ve blöf çekmek maskeyle çığır açmakmış poker face (poker yüzü) kavramında..!
Maske demişken….
Maskeyle gizlenmiş yüzünü özlediğim ne çok insanım var şimdi..Elinden eldivenimi çıkarsam da tenine bir değesim istediklerim..Karşılıklı oturursak sadece onları ne çok sevdiğimi dillendirmek istediğim tabu kelimeleri takır takır söylemek istediğim ne çok insanım var. Söylenmemiş bir sözüm için geriye almak istediğim 60 gün için neler vermezdim…!
Çayım..fotosunu değil de bir bardağını önüne koymak istediklerim.. Kahvemi kapatıp falımı “Falaattin”den değil kendinden bizzat dinleyip beraber gülmek istediklerim.Buzlu rakıyı buzsuz muhabbeti ikide bir donan görüntüsünü değil de, kendini yanımda istediklerim..!
19…SEN BİZİ BAŞTAN MI YARATIYORSUN?
Yeniden başlamak mümkün mü? Şimdiden sonra olan zaman, başlangıç değil mi herşeye? Sıfırlanmak da mümkün değil mi?
Çocukluk fotoğraflarıma bakmayalı ne kadar olmuş, genç kızlık hele! Yaş bir sayı..sen gibi 19..Ben senden tecrübeliyim…SEN GELİRKEN BİZ DÖNÜYORDUK OĞLUMMM!!!
“Rengini çoktan yitirmiş bir mavinin
Üstüne serili yıldız tülleri…
Akşamı sabahına gebe ve
Doğacak o çocuk…güneş ki hep aynı yerde doğum..
Gözkapağına değecek o vakit
O vakit ki hep bu vakit..” yine yeniden ” saati..
Kurmasan da çalacak o saat
Hep aynı sabaha..hep aynı yerden
İyi ki… “
LIVING IN TIMES OF CORONA…
TRUE STORY…NONFICTION….NOT-EDITED FOR SUITABLE AUDIENCE OR
READERS…..LIFE IS TOO REAL FOR THAT..!
2. Bölüm‘ün sonu… Devam edecek…
Sosyal Medya: @demetdemirkaya @lightmillennium
#lightmillennium
LinkedIn @The Light Millennium @turkishlibrarymuseum #TurkishLibraryMuseum
The US Turkish & Library Museum (TLM) web sitesi, The Light Millennium kuruluşu bünyesindedir (2001, New York). Bu sitede ki yayınlar, etkinlik ve bülten içerikli yayınlar hariç, yazılı izin alınmadan kopyalanamaz-çoğaltılamaz. Teşekkür ediyoruz. TLM.