21. Yüzyılın sorunlarını kadın ve gençliğin katkıları ile çözebiliriz. Yeni bir toplumsal enerjiye ihtiyaç var. Eğitime yatırım, dönüşü en hızlı olan bir alandır. Eğitim çarpan etkisi yapıyor. Kız çocuklarının eğitimi kuşaktan kuşağa geçiyor. İçeride ve dışarıda, karar süreçlerinde kadının rolünü arttırmalıyız. Kadınların çözümleri, toplumun içinden gelen yaşayabilir düşünce ve önerilerdir.
CANLI YAYIN Kaydı – Vidyo Bölüm – 2
CANLI YAYIN Kaydı – Vidyo Bölüm – 1
#DünyaKızÇocuğuGünü #UNICEF #Türkiye #BM
Sunuş: Amerika Atatürk Derneği ve Işık Binyılı (The Light Millennium, 2001, New York), Birleşmiş Milletler Küresel İletişimler Birimi’ne üye Hayırsever Küresel kuruluşlar, “TÜRKİYE: ATATÜRK DÖNEMİNDE KIRSAL BÖLGELERDE KIZ ÇOCUKLARIN EĞİTİMİNDE ÖNCÜ ÜLKE – Dijital Kuşak – Bizim Kuşak” adlı web seminerini 10 Ekim 2021 Pazar günü, sanal ortamda birlikte gurur ve başarıyla sundu.
Adıgeçen webinar, Uluslararası Kız Çocukları Günü ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi (SKH) #4: Eşitlik ve Nitelik’e destek olarak Eğitim ve SKH#5: Cinsiyet eşitliğini sağlamaya ve tüm kadınları ve kızları güçlendirmeye bir katkı sunmayı hedeflemiştir.
Onur Konuşmacısı: Emekli Büyükelçi Ertuğrul APAKAN
(11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü)
Zeynep Oral, 11 Ekim 2020 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşe yazısında, “Ey Kız Çocukları Bugün 11 Ekim” başlığını koymuştu. Oral, “BM Genel Kurulu, bundan 9 yıl önce 11 Ekim gününü Dünya Kız Çocukları Günü ilan etmiş ama sanmayın ki böyle bir gün var diye yaşamınız değişecek, sorunlar giderilecek” demişti. Birleşmiş Milletler, 2020 yılı içinde şu temayı seçmişti. “Kız çocukları haykırıyor: Benim Sesim, Bizim Eşit Geleceğimiz“. Aynı gün, İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü, Nazan Moroğlu, diğer bazı kadın kuruluşları ile birlikte kız çocuklarının, eşit bir gelecek isteklerinin yerine getirilmesini talep ediyordu.
Bütün bunlar beni 9-10 yıl öncesine New York’ta görev yaptığım günlere götürdü. Evet, 19 Aralık 2011 tarihinde, BM Genel Kurulu 11 Ekim’i Dünya Kız Çocukları günü olarak oylama ile kabul etmişti. Türkiye, bu karar tasarısında Kanada ve Peru ile birlikte ortak sunucu ülke olmuştu. İlk öneri Kanada’dan geldi. Ancak, bazı Üçüncü Dünya Ülkeleri‘nin tasarıya ilişkin tereddütler vardı. Kanadalılar bizden destek talep ettiler.
New York’da BM nezdinde Daimi Temsilciliği’mizde beraber görev yaptığım çalışma arkadaşlarımın yoğun gayretleri ile bazı Afrika ülkelerini ikna ettik. Ankara da bu tasarıya olumlu baktı. Böylece, bu insiyatifi BM Genel Kurul’una ortak sunucu üç ülke olarak sahiplendik.
Bilahare, 2012 ortasında, New York’ta sivil toplum temsilcilerinin iştiraki ile Türk Misyonunda bir seminer düzenlendi.
Ekim 2012 içinde BM’de Kanada ve Peru ile birlikte, kız çocukları konusunda, yüksek düzeyli bir etkinlik yapıldı.
Türkiye, kız çocuklarının eğitim konusunu, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SDG) ile ilgili olarak aynı yıl Rio’da yapılan kapsamlı Konferans’ta etkin bir şekilde gündeme getirdi. Nitekim, bu konu SDG kapsamına alındı.
2015 yılında da Türkiye’nin BM ve ilgili zeminlerde bu konuda aktif çabalar sarf ettiğini biliyorum. Bu çalışmalar halen sürmektedir.
Cumhuriyet Türkiye’sinin Atatürk döneminde geçirdiği dönüşümü ve aydınlanma hamlelerini tekrar düşünmek gerekir. Çağdaşlaşma, laik ve modern bir toplum inşası kurucu felsefenin önemli öğeleridir.
Atatürk eğitim konusuna öncelik vermiştir. 1923 yılında İktisat Kongresi için İzmir’e gelmiş ve eski gümrük alanında halka yaptığı hitap da kadın ve erkeklerin ilim ve fen alanında eşit imkanlarla teçhiz edilmesi gereğine dikkat çekmiştir. 1924’te Öğrenim Birliği esası kabul edilmiştir. Laik dünya görüşünün benimsenmesi, hukuk reformları ve Medeni Kanunun 1926’da kabulü, kadın erkek eşitliği esasına dayanmıştır.
1923 yılında, tıp fakültesine ilk kız öğrenci kabul edilmiştir. 1928’de harf devrimi yapılması okur yazar bir topluma doğru değişimi başlatmıştır. 1933’de Üniversite Reformu önemli bir adım olmuştur. 1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı. 1935’te TBMM 17 kadın milletvekili vardı. Aynı yıllarda, İstanbul Belediye Meclisi’nde kadın üyeler yer aldı. Kadınlar, öğretmen, doktor ve yargıç olmaya başladılar. Eğitim ve sağlık alanlarında bir seferberlik başlamıştı. Hepimizin bize alfabeyi öğreten kadın öğretmenlerimiz oldu.
Bu arada, Cumhuriyet ile birlikte, ailemin geçirdiği değişimden bahsetmek istiyorum.
Zorlu Milli Mücadele yılları, İzmir Yunan işgali altında. Anneannem, Emine Tatlıkan, o sırada 12-13 yaşlarında bir kız çocuğu. İmkanları dar ailesi ile birlikte, İzmir’in banliyösü olan Bornova’da yaşıyor. İki-üç bin nüfuslu bir yerleşim yeri. Önünde iki seçenek var. Öğretmen veya ebe olmak. Öğretmenliği seçiyor. Her sabah, üç kız çocuğu atlı araba ile bağ ve bahçeler arasından geçerek Karşıyaka Öğretmen Okulu’na gidiyorlar. Anneannem bu koşullarda öğretmen olmuştu. Emine Hoca Hanım, otuz yıla yakın bir süre, Bornova Dokuz Eylül İlkokulunda öğretmenlik yaptı. Ben de ilk öğrenimimi bu okulda gördüm. Büyük kızı, teyzem, 1940’lı yılların sonlarında Ziraat Mühendisi oldu. İzmir Kız Lisesi’ni bitirdikten sonra okumak üzere Ankara’ya gitmesi yürekli bir adımdı. Onunla hep gurur duyduk. Diğer iki kızı, Kız-Meslek Enstitüsü’nde eğitimlerine devam edip akabinde evlendiler. Kız torunlar da meslek sahibi oldular. Biri eczacı diğer üçü ise Üniversite’de profesör oldular. Toplumda bu değişimi yaratan Cumhuriyet’in eğitim olanakları idi.
Mülkiye’den hocamız Nermin Abadan Unat da 1930’lu yıllarda İzmir Kız Lisesi’nde yatılı okumuştu.
Babasını kaybeden Nermin Hoca annesi ile birlikte Budapeşte’de yaşıyordu. 13-14 yaşlarındaydı, okumak istiyordu. Başvurduğu Budapeşte Büyükelçimiz Behiç Erkin kendisine sahip çıktı ve eğitim için Türkiye’ye yolladı. Nermin Hoca’nın anlattığı üzere, İzmir Kız Lisesi’ndeki sınıf arkadaşları arasından topluma önemli katkılarda bulunmuş dört profesör çıkmıştı. Bunlardan biri Mübeccel Kıray idi. Hocamız birkaç yıl sonra Mülkiye’de ilk kadın asistan oldu. Cumhuriyet aydınlanmasının birikimleri bu şekilde oluştu. Nermin Abadan Unat hocamıza bu vesile ile saygılarımı sunuyorum. Esenlikler diliyorum.
Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler’in günümüzde eğitim konusundaki yaklaşımını şöyle özetlemek istiyorum.
- Eğitim bir insan hakkıdır.
- Eğitim ve cinsiyet eşitliği Sürdürülebilir Kalkınma’nın anahtarıdır. Kapsayıcı ve nitelikli eğitime ihtiyaç var.
- Kız ve erkek çocuklarının 2030’a kadar, zorunlu eğitim programının tamamlanmasını bir hedef olarak belirlemiştir (1995 Pekin Deklarasyonu).
Türkiye zorunlu eğitimi 2013’te 12 yıla çıkarttı. Ancak eğitimin niteliği konusunda sorunlar devam ediyor. Birleşmiş Milletler’in 2021 yılı raporu, global düzeyde, özellikle üçüncü dünya ülkelerinde bu hedefin çok gerisinde kaldığını gösteriyor.
Son 20 yılda global düzeyde, fakirliğin ilk kez arttığı görülüyor.
Raporda, (Covid-19) pandemi koşullarında okulların kapanmasından en fazla ergen kız çocuklarının etkilendiğine işaret ediliyor. Dijital teknolojiden ve eğitimden kız çocuklarının yeterince yararlanmadığına dikkat çekiliyor. UNESCO’da 2021 temasını ‘dijital eğitim’ olarak belirlemiş durumdadır. Değindiğimiz global düzeydeki sorunlar bir ölçüde ülkemiz için de geçerlidir.
Sonuç olarak, ülkemizde ve global düzeyde eğitim olanaklarının ve sosyal farkındalığın gelişmesi lazım. Cumhuriyet Türkiye’si epey mesafe aldı. Bununla birlikte, nitelikli yaygın eğitim, uzaktan eğitim ve yaratıcı yöntemlere ihtiyaç duyuluyor.
Ülkemizde, dijital iletişim imkanları ile dünyaya açılan kentli genç bir kuşak var. Kırsal kesim ve kız çocukları bu imkandan çoğunlukla yoksunlar.
Milli Eğitimin yoğun çalışmaları var. Son yıllarda, özellikle kız çocuklarının eğitimi konusunda büyük gayretler içinde olan sivil toplum girişimlerine de değinmeliyiz. Prof. Türkan Saylan’ın kurduğu ve 100 bin kız çocuğuna ulaşan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Kardelen Programı, Darüşşafaka Cemiyeti, Türk Eğitim Vakfı ve İpek Kıraç’ın önderliğini yaptığı “Suna’nın Kızları” girişimi bu bağlamda değerlendirilmelidir.
21.Yüzyıl’da, dünya düzeni bilim ve teknolojinin etrafında yeniden şekillenmekte. Ayrıca pandemi, koruyucu sağlık, iklim değişikliği ve çevre sorunları gibi karmaşık meseleler ile karşı karşıyayız.
21. Yüzyılın sorunlarını kadın ve gençliğin katkıları ile çözebiliriz. Yeni bir toplumsal enerjiye ihtiyaç var. Eğitime yatırım, dönüşü en hızlı olan bir alandır. Eğitim çarpan etkisi yapıyor. Kız çocuklarının eğitimi kuşaktan kuşağa geçiyor. İçeride ve dışarıda, karar süreçlerinde kadının rolünü arttırmalıyız. Kadınların çözümleri, toplumun içinden gelen yaşayabilir düşünce ve önerilerdir. İç ve dış meselelerin çözümünde, hukuka dayalı demokrasinin ve ekonomik süreçlerin güçlendirilmesinde bilgi ve teknoloji toplumuna geçişte gençlerin ve kadınların aktif rolü kritik önem taşımaktadır. Onlar geleceğin öncüleridir.
Bu kapsamda, yeni bir eğitim seferberliğini ve evrensel değerler üzerinden dönüşümü bir an önce gerçekleştirmek durumundayız. Bu süreçte, kız çocuklarının eğitimi ağırlıklı bir konudur. Çıkış yolu, Atatürk’ün bize gösterdiği ‘’akıl ve bilim’’ yoludur.
– . –
– Emekli Büyükelçi Ertuğrul Apakan
KONUŞMACI Özgeçmişleri (Türkçe ve İngilizce)
[…] konuşmacıları Büyükelçi Ertuǧrul Apakan, ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Ayşe Yüksel, Gazeteci ve aynı zamanda Atatürk’ün manevi […]