Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar
Seni düşünürken
Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
Deliler gibi dönmeğe başlar
Döndükçe yumak yumak çözülür
Çözüldükçe ufalır küçülür
Çekirdeği henüz süt bağlamış
Masmavi bir erik kesilir ağzımda
Dokundukça yanar dudaklarım
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde...
– Bedri Rahmi Eyüpoğlu
İçimizdeki aş(ı)klar (Seri 1) | Yazan: Demet DEMİRKAYA
[TurkishLibrary.Us, 29 Ekim 2018] Aşk..yaşamın en güzel ve en güçlü duygusu belki de..okuduğumuz duyduğumuz bir duygu bazen bazılarımıza.. bazılarımıza yaşamak nasip edilen bir eşsiz hediye kanımca.. Yerçekimine karşı koydurtan, yanacağını bilerek kendini ateşe attıran yürek aşk..
Sessiz sedasız yaşanılanlarından tarihe geçenlerine, kederlisinden hüzünlüsünden mutlu sonlularına… aşk her yerde..Yürüdüğünüz sokağın bir aşk hikayesi var belki de..birilerinin birbirine kavuşmasına tanık..Ya da bir gittiğiniz kasabanın dilden dile dolaşan yöre halkının yıllardır anlattığı mecnunları var..Ben de böyle bir hikayenin bana bu kadar yakın bir yerde yaşandığını bilmeden ve kahramanlarından birinin hayatımın bu kadar içinde olduğundan da bi-haber, 50 yıldır gittiğimiz yazlığımızın olduğu Küçükkuyu kasabasının dağlarındaki bir köyde yaşanmış aşk hikayesini anlatmak istiyorum sizlere.
Neden Adatepe deyince Refika gelir akla …anlatayım…okuyun…
Güzeller güzeli bir kız… Adı Refika… Adatepe köyünün güzel kızı… Ege Denizi’nin doğu kıyısında Edremit’in kuzey ucunda, İlyada Destanı’nda Gargaros olarak anılan bölgede, dağ eteklerinde tüm Edremit Körfezi’nin eşsiz manzarasına hakim bir eski köyde yaşayan billur sesli bir köy kızı… O şarkı söylediğinde herkesin susup sesinin ve güzelliğinin etkisine kapıldığı düğünlerin vazgeçilmez konuğu. Köyün geçim kaynağı zeytincilik. Zeytinler olgunlaşıp da toplama zamanı gelince tüm köy halkı hep beraber toplarlarmış mahsulü. Kendi zeytinlerini topladıktan sonra diğerlerine yardıma koşar, hem zeytin toplar hem de sesiyle türküler söyler o meşakkatli işi sesiyle şenlendirirmiş..!
Zaman 1.Dünya Harbi’nden önceki yıllar… Ve o yıllarda ona hayran köyün delikanlıları gelenekler görenekler gereği açılamamışlar bu güzelliğe… Biraz da cesaret edememişler belki de… Ama Refika’nın gönlünde muhacir Ali yatarmış… Yiğitliğiyle tanınan yavuz delikanlı Ali’nın de gönlü Refika’da. Ondan başkasını görmezmiş gözü. Zeytin karası gözlerine vurulduğu kızı işte o tepelerde, Adatepe’nin tüm Ege’ye selam eden yamaçlarında sevmiş Ali… Bu aşkı yaşamaya başlamışlar. Evlilik hayalleri ile süsledikleri aşk Ali’den başka kimseye şarkı söylemeyecek olmasına söz vermiş olan Refika’nın birgün bir başka erkeğin de hayranlığına maruz kaldığını öğrenmesiyle zorlaşmış.
Bu evli ve çocuklu erkek zaman zaman Refika’nın yollarına çıkar, etrafında çok gezer dolanır olmuş. Bilir anlar ama bilmemezlikten, anlamamazlıktan gelirmiş Refika. Kendi için çılgınca atan bu kalbe ilgi duymazmış hiç. Onun için varsa yoksa Ali’si… Birgün yine takmış sepetini koluna tutmuş zeytinliğin yolunu. Sevgilisinin, muhacir Ali’nin soluklandığı kahvenin yoluna düşmüş… Kahvenin önüne gelince önce bir gözleri aramış Ali’yi orada. Niyeyse göremeyince tarifsiz bir korkuya kapılmış aniden. Ve o sırada yakınlardan gelen 3 el silah sesiyle içi yanmış birden… Herkes sesin geldiği yöne koşmuş. Yerde uzanan bedenin etrafını sarmış uğultular ve Refika kalabalığın içinden geçip baktığında yerde yatanın Ali olmamasına sevinmiş sevinmesine ama umutları ve hayatı yitip giden evli hayranına mı üzülsün yoksa bir daha asla kavuşamayacağı Ali’sine mi..!
Jandarmalar geldiğinde tüm köylü sus olmuş, vermemişler muhacir Ali’nin adını. Ve Ali’yi de o günden sonra gören olmamış bir daha. Refika içine kapanmış, ne sesi ne neşesi kalmış artık. Yüzünde tebessümü görmez olmuş köy halkı. Ağzından hep dökülen sözler, “Güzellik başa belâ bahtın güzel olmayınca” olmuş… Ali’nin aşkı yüreğinde alev alev o eski Refika gitmiş..! 1’inci Dünya Harbi ve Kurtuluş Savaşı derken Yunan işgali sırasında bir Rum yüzbaşı görmüş Refika’yı. Gönlünü kaptırmış o da. Ve savaş sonrasında Yunan terk ederken toprakları kafasına koymuş Refika’yı alıp gitmeyi ve öyle de yapmış.
Adatepe’den ayrılan Refika’nın ardından türküler yakılmış, özlemi sarmış yöreyi ama bir daha hiçbir ses çıkmamış ondan… Nerede, nasıl yaşar bilmemişler. Ama adının anılmadığı, sesinin özlenmediği bir tek gün geçmemiş Adatepe’de. Yıllar sonra, 1940-50 yılları arası birgün köy meydanına elinde çantasıyla bir kadın gelmiş. Ağır adımlarla yaklaşmış ağaç altında oturan bir köylüye. Köylü onu zeytin gözlerinden tanımış. Yaşlanmış geçen yıllarda ama hâlâ çok güzelmiş. Eş dost sohbetleriyle birkaç gün geçirmiş Adatepe’de. Geçmişteki kötü olaylardan hiç konuşmamış, konuşturmamış. Çoluk çocuğa karışmış, Sakız Adası’nda yaşarmış bunca zamandır. Giderken bu sefer herkesle teker teker helalleşir gibi vedalaşmış Refika. Kimbilir belki de o görüşmenin köyündeki son görüşmesi olduğunu bildiği içinmiş.
6 sene önce Refikayı tanıyıp bilip gören son tanık da 94 yaşında vefat etmiş. Onu ve hikayesini merak edip araştıranlar inceleyip izine rastlamak isteyenler onu Sakız Adası’nda aramışlar. Ama Refika’yı kimse bilmiyor tanımıyormuş. Son tanık da vefat edince tanıyan bilen kalmamış. Birgün Adatepe’ye, elinde eskiciden bulduğu fotoğrafla biri çıkagelmiş, Refikayı bulduğunu umut ederek. Öyle anlatılmıştı ki yıllardır, sanki herkes tanıyordu Refika’yı. Resimdeki kadının Refika olduğu bir gerçek mi yoksa onu özleyen hasretinde ve merakındaki köylünün içinden geçenler yüzünden kendilerini ikna etmiş olmalarından mı bilinmez fotoğrafa bakanlar gözyaşlarını tutamamışlar… Onun yaşadığı ve adada olduğu söylentisiyle yine düşmüş bu hikayenin meraklıları yollara ama fotoğraftaki kadının Yunanistan’ın ilk güzellik kraliçesi olduğunu öğrenmişler… Kraliçe Refika’ya mı benzer, Refika mı kraliçeye… Ya da kraliçe Refika’nın kızı mıdır?… Bilinmez… Ama bilinen o ki Refika, Adatepe’nin bugünkü birçok zeytin ve zeytinyağı ürününde resimleri olan, bugünkü köylüsünün yerlisinin bilir tanırmış gibi anlattığı bir billur sesli iyilik kraliçesi….
Aşk her yerde…içimizde en çok…içimizden aşklara yenileriyle devam ….
Yazan: Demet Demirkaya
– Bu yazı, 29 Ekim 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Turkish Library Museum, The Light Millennium Organizasyonu bünyesindedir. New York Eyaleti kanunları çerçevesinde resmen tüzel bir kişilik kazanarak, 17 Temmuz 2001’de kurumlaşmıştır. NGO/STK (Non-Governmental Organizations) statüsüyle, Birleşmis Milletler’in Kamu Bilgi Birimi’ne ( United Nations Department of Public Information | UN.DPI/NGO #UNDPINGO) 2005 yılından itibaren üyedir.
https://turkishlibrary.us | http://www.lightmillennium.org
Sosyal Medya: @demet.demirkaya @lightmillennium #lightmillennium @The Light Millennium @TurkishLibraryMuseum #TurkishLibraryMuseum