İçimizdeki aş(ı)klar (Seri 2) |
Yazı ve Fotoğraflar: Demet DEMİRKAYA
Herkes seni sen zanneder.
Senin sen olmadığını bile bilmeden,
Sen bile..
Seni ben geçerken,
Derim ki,
Saati sorduklarında;
Onu ”O” geçiyordur.
Kimse anlam veremez.
Tamir ettirmedin gitti derler şu saati.
Ettirmek istiyor musun demezler.
Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.
Zamanı durdururum yüreğimde,
Sensiz geçtiği için,
Akrep yelkovana küskündür.
Şu bozuk saat çalışsa benim için ölümdür.
Bil ki akrep yelkovanı geçerse,
Atan bu yüreğim durur.
Bırak bozuk kalsın, hiç değilse;
Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.
– Turgut Uyar
ARKADAŞIMIN HİKAYESİ..
Yanlış zamanda doğru insanı, doğru zamanda yanlış insanı konuk eder bazen hayat ..bir bakarsınız müsaitmişiniz sormadan aşkı getirir bazen koyar kapınıza… ve davetsiz bir misafir gibi yerleşir içinize aşk..Papatya falları açtırır kahve falina inanmayan yüreğinize. Başka bir insan yaratır sizden, sizin hiç tanımadığınız. Yerçekimine karşı koyduğunuzu kainatın efendisi olduğunuzu papatyanın bir çiçekten çok geleceğinizin habercisi olduğunu düşündürtür size. .Aşk şaşırtır, kaldırır, “meleklerin” varlığına inandırır, yeminin bozulurluğuna, alnınızdakinin onun adı olduğuna, nefessiz yaşamanın mümkünlüğüne de..ve..doğrularınız yanlış, yanlışlarınız doğru olur. İyi de olur..
Ne bir efsane ne bir tarihte yer edinmişliği var bu hikayenin ama iki yüreğe yerleşmişliği dillerdedir..bilen bilir bilmeyen okur ancak şiirlerinden..bir de benden..anlatayım…
OSMAN İLE TENNÜRE ...güzeller ..şiir(i) kadar.. Bölüm – 1
Erzurumlu delibaş..kirpikleri kömür karası ve öyle sıkmış ki bellirginleştirirmiş gözlerini..Gür saçları dalga dalga, alnına düştüğünde çakmak gözleri çakarmış bakanın gözüne. Kahvenin en koyusu..Sinirli ve dimdik, hayata kabadayı ama yüreğinde bir küçük kedi..sokulgan ama kibirli bir kedi. Serseri başını alıp alıp gidermiş küçükken, darılıp evdekilere, uzağa değil masanın altına ve masanın altında dargin yaşarmış farkedilene dek..bazen farkedilmeden uyuya kalırmış..Hüzünlüymüş onun çocukluğu, çok çocukluğu bilmeden büyümüş hemen, yoklukta. Büyümese başka da büyüyüp sorumluluğu alacak yokmuş çünkü babası ölmüş..Annesi ve ablalarıyla İstanbul’a yerleşmiş.. memleketinden ayrılalı ailesiyle İstanbula ayak basalı yıllar olsa da alışamamış Osman yaşadıkları yerlere…Hırslıymış ve dirayetli..hedefleri varmış içindeki yurtdışında okuma arzusu babalarının ölümüyle ihtiyaçta kalan ablaları ve annesine bakma mecburiyetiyle birleştiğinde kendini İngiltere’de bulmuş. Üniversiteyi bitirmiş ve kıvılcım zekasıyla ilk başvurusunda Londra’nın önde gelen firmalarından birinde iş bulmuş. Çok çalışmış, tırnaklarıyla kazımış adeta geleceğini..Başarılı mühendis Osman, çalışırken ailesine en çok da düşkün olduğu yeğenlerine maddi katkıda bulunup onları okuturken birkaç ilişki de yaşamış ama hiç biri gönlündeki o derin yalnızlığı o büyük boşluğu atamamış..Çok da cesaretli değilmiş Osman, hayatı hep zorluklarla parasızlık ve aile geçindirme endişesiyle geçtiğinden gardını almış boksör gibi girmiş her ilişkisine..teslim olmadan hiç..Kitabına uygun hayatını, çizgilerini kalın kalın çizdiği ömrünü aşk sandığı ilişkilerde harcamış bir zaman.. Hep aşık olmuş ama oysa ..niyeyse yetmemiş neden yetmemiş anlamıyormuş da. Onca aşktan geçtim, büyük aşk belki de aradığım dermiş. Eksikliğini duymaya başlamış. Aşk dermiş büyük aşk..ah gönlümün sultanıyla büyük aşk ve onunla son bulsun ömrüm.
Evliymiş Tennure ..Bir başka şehrinde İngiltere’nin …Deliyürek..asi hırçın bir kadının ‘annede’ dönüştüğü bir badem ağacı çiçeğiymiş. Bir tohumdan onlarca çiçek açan içinde aşka aşık Tennure..gülen gözlerinde hüznün tül perdesi asksiz evli Tennure. Türkiye’de gençliğini..Türkiye’de çocukluğunu bırakıp gelmiş ..Manchester’e yerleşmiş eşiyle yıllar önce..Kızıyla bezeli hayatında önceleri sadece anneliğiyle mutluymuş, ya da öyle mi sanırmış..Evlendiği eşi mert adammış çalışkan ama asksiz evlenmişler. Aradaki tanıştıran arabulucular onu Tennure’nin deli yüreği sakinler diye de düşünmüşler aslında..Gençliğinde deli akan yatağından taşan nehirmiş çünkü o..Ele avuca sığmaz, bir kısrak..asi bir günebakanmış, güneşi arayan ve ondan da hep kaçan. Tennure kara kaşlı kara gözlü, gözükara ..herkese koşarmış yardım eli küçük ellerini büyütürmüş. Annelikle ehlilestirdiği yıllar geçip de kızı büyüdüğünde içine o büyük boşluk düşmüş. Kalın kaşlarından Azeri gözleri kıvılcım kıvılcım hüzünlü çocukluğunun hikayesini anlatır olmuş neredeyse herkesin gördüğü. Gözlerini gözlerinden kaçırır olmuş insanların, anlatmadığı hikayesi anlaşılırmış gibi…
Zormuş cocuklugu… Babasının işleri iyi imiş ve yaşantılarında para sorunu yokmuş ama anne babası aralarındaki kıskançlık kavgalarının kızları Tennure’yi yaralayışını göremiyorlarmış.
Onların fırtınalı ilişkilerinin aşkın gücü olduğuna inandırırmış Tennure kendini, aşk uğruna sürekli savaşılan asla ele geçirilemeyen bir büyük toprakmış ona göre. Babasının Tennure’ye olan düşkünlüğüne dayanamayan annesinden yediği dayaklarla büyümüş Tennure. Bu dayaklar ki evdeki diğer kıskançlık arbedelerinin arasında ayrıntı da kalırmış zaten. Yaşadıkları mahalle tanırmış onları şiddetin dozu arttığından çok zaman … Yıllar sonra annesini kaybettiğinde babasının yaşarken yaşamdan vazgeçişini kabuğuna çekilip ölümü bekleyişini içi acıyarak ve çaresizce izlemiş. Aşk hep acıtırmış demekki ve sadece ‘O’ nun için aşk varmış, ‘o’na duyulan aşk….içten içe yaşamında ve uzun evliliğinde düşünceler almaya başlamış Tennure’yi. Babasının da ölümüyle yaşadığı gurbet diyarda daha da yalnızlaşmış Tennure anneliğine sığınarak yaşamış bir zaman..İçindeki kocaman boşluğun adını bilmiyormuş ama Tanrıya dua edermiş, bana onu getir..neyse o gelsin bana..olduğu gibi. O’nu bana ver ve tamir et beni dermiş, tek ayağı kısa bir masaymışcasına. Tennure..hep tamirci ömründe tamire hasret.
TENNURE
Bakılmış gözlerine
Ama görülmemiş..!
Tutulmuş elleri
Ama dokunulmamış..!…
Hırçınlığa tutsak
Aşkı küstah
..
Aşık olunmuş,ama
SEVİLMEMİŞ..
– Demet DEMİRKAYA
Bölüm – 2
Manchester”da görüşmesi olan Osman sabah bindiği trenle Londra”dan ayrıldığında güneşin ışıkları da cama vuruyor ve yüzünü ısıtıyormuş. Gözleri kamaşa kamaşa güneşe dönmüş yüzünü..Bir ayçiçek gibi..Öylece kalakalmış sıcaklığı yüzünde güneşin.. gülümsemiş..Bakalım demiş iş güç arasında az da olsa şehri gezebilecekmiyim..Uyuduğu 3 saat boyu rüyalar görmüş. Bir kadın..Açık kahve saçlı siyah kaşlı..annesine de benziyormuş sanki ..Ellerini uzatmış masanın altına. Osman’ın annesinin evindeki masanın altına..! Küstüğü yerden almaya onu, eğilip bir de kirpiğinden öpmüş Osman’ı..annesi gibi değil, bu annesi değilmiş. İçini bir tuhaf duygu kaplamış, rüyadan uyanmak istemese de yapılan son durak anonslarıyla uyandığı yerden kalkıp eşyalarını toparlarken hala bu rüyanın ve o kadının etkisindeymiş Osman.
Kızını okula yolladıktan sonra çok sevdiği yürüyüşlerine gidermiş Tennure. En çok da Irwell nehrinin kıyısındaki bir parkta yürümeyi ve doğayı izlemeyi severmiş…arada bazen evdeki bayat ekmeklerle kuşları beslemeyi…ve kendini, hayatını düşünmeyi..sorgulamayı bazen bir de..Bu mu istediğim diyerek çocuk için giden evlilikle o anne babasının arasındaki tutkulu ve yıkıcı aşk arasındaki farkları düşünüp dururmuş. Yarım gün çalıştığı yayınevine giderken o gün de hep bunları düşünüyormuş yine yolda. Yolunun üstündeki cafeye girmiş, bir kahve alırsa sanki düşünceleri dağılırmış gibi ..Parasını uzattığı anda birden sırtında bir ürperme..sıcaklık tüm vücudunda..tansiyonum mu düştü üşütüyormuyum derken sırtına dokunan elle irkilmiş Tennure.
‘Sanırım sizin bu, arkanızda yerdeydi‘ ..Elinde kredi kartı ile duran bu adamın gözlerine baktığında yeniden vücuduna yayılan sıcaklığı hisseden Tennure, bu kadar dalgın olmanın utangaçlığıyla elini uzatıp da kartı alırken dokununca onun eline, yerin altından kaydığını, tutunacak bir yer aramanın telaşını yaşamış. Adamın ise ..şaşkınlığı yüzünden okunuyormuş, neden diye düşünmüş Tennure, kredi kartı düşürmek bu kadar mı şaşkınlık verici?
Bir yandan da alev alev yanakları anlam veremediği bu haliyle teşekkür edebilmeyi becermiş. ‘Tennure?” ..Merhaba ben Osman diyen sesini belki de kilometrelerce uzaktan duyar gibi irkilmiş. Osman? Liseden ..hatırlamış ..farklı sınıflarda farklı arkadaşlarla tanıdık bir yüzmüş ona Osman..Ama Osman’a o….Osman yıllar önce okulun asi öğrencisi bu deli kızı içten içe beğenir ama hırçınlığının onu tersleyeceğinin korkusuyla uzak dururmuş…
Uzaklık..yıllar…ve o an aynı ülkenin ayrı insanları 2m2lik yüzölçümlerini yaratmışlar ..Tennure’nin gözleri kirpiklerine kitlenmiş delibaşın, Osman azeri gözlerinde Tennure’nin…o cafe yok olmuş ve herkes içindeki..2m2lik yüzölçümleriyle bunca sene sonra dünyanın bir ucunda..kendi ülkelerini kurmuşlar..ve bir kredi kartı ve bir kahve ile…bir aşk başlamış ..Bir büyük aşk…yasak…
* * *
Bölüm – 3
………..
Bozdum tüm oyunları şimdi satırbaşıyım.
Sıcak uzun yazlardan, kış uykulardan
Sustukça derinleşen büyüyü bozdum
Karlar içinde yorgun bir selam gibi
Vakitsiz ve davetsiz giriyorum gecene
Gözlerinin sıcağına konuk et beni..
– A.Hicri Izgoren’in “Kod Adı Ask” şiirinden..
Karlar içinde yorgun bir selam gibi….girmiş Osman Tennure’nin hayatına. Tennure de Osman’ı gözlerinin sıcağına konuk etmiş..
Dokunmaya kıyamadığı adamın; teninin tek istediği olduğunu keşfettiğinde Tennure..ve Tennure’nin teninde yaşam aşkına karıştığında Osman, yasak aşkları 3 ayı doldurmuş. Birini ona dokunup da büyüyü bozmak istemeyecek kadar çok sevmek..kavgalarda yeminler bozmak, kavuşma dualarında inançlar yitirmek..ve yeniden inanmak her ona sarıldığında..adına uyanmak adıyla uyanmak..merhabasında; kaybolmak ve arınmak tüm önceki yanlışlardan ..Aşkın hasretinde iki yüreğe sunulmuş tek düze ve sıradan hayatlarından bir uzun molaymış adeta bu yasak aşk..
Yaşamında ne varsa kalın çizgilerle sınırladığı, bu delidolu kadın söküp atmış hepsini. Hayatının monotonluğunu farkederken bir yandan da değişip soğanın kabukları gibi tek tek atmaya başlamış katlarını. Belki de yıllarca ailesine adanmış bir ömrün tutarlı, sınırlı ve sert adamı kendinde bulduklarına inanamamış. Onun da kendinde bulduklarına. Bu derece yakışıklı olduğunu bu derece güzel güldüğünü hiç kimseden duymamış gibi şaşkın ve mutluymuş. Hayatına katılan heyecanla yüzü güler olmuş o ciddi adamın..
Tennure onda kokusunun büyüsünde kaybolmayı, yeniden kendini keşfetmeyi öğrendiği gibi her ikisi de birbirlerine ayna olmuşlar. Aşkın büyüsüymüş bu ama Tennure aşktan öte dermiş. Sevgiyi yaşamış ilk defa Osmanla. Ve bu yüzden onca insan arasında Osman onun ilk “sevdiği” olmus… adını ‘aşktan öte’ koyduğu…
Sabah akşam yazışmaları her ikisinin de gündelik hayata akmalarına engel oluyorsa da ikisi de umursamamış. Saatler zamanı göstermiyormuş artık, Tennure için..Saatler Osman’ın işten çıktığı an’mış hep..Osman; sesini duymadan günü yaşayamaz olmuş Tennure’nin..Tutkulu aşklarının tutkulu kavgaları başlamış ..Kıskançlıktan en çok. Öyle buyurmuş ki bu kavgalar ayrılmaya kadar gidermiş. Ayrılıkları kısa sürer ve aynı tutkuyla yeniden tutunurlarmış aşklarına. Hayalleri beraberlik düşleri planları varmış, Tennure boşanırsa olurmuş..Bozuk saat yüreği takılı Osmanıda, dururmuş ‘an’ da …Ah Tennure ahh..
6 sene yollarda yaşanmış bir aşk hikayesi, kavgalar ve ayrılıklar..Gazete haberi olacak kadar büyük taklalar atmışlar aşklarında. Her daim bir görünmez el korumuş ikisini de, ne yakalanmışlar ne de bitmiş ömürleri..
Birbirini bu kadar kıskanan başka iki insan da Tennure’nin annesiyle babasıymış. Birbirlerini ve tükettikleri aşkları aklında annesi ve babasına benzememeye yeminli Tennure ..tutamamış işte o yeminini de. Uzaktaki Osman’ın gittiği her yer her toplantı parça parça edermiş Tennureyi..içinde kıskançlık mikrobu kanına karışmışlığında hastalık gibi yayılmış tüm vücuduna. Ondan uzakta olmanın getirisi şüphelerle tüketmiş aşklarını …ahhh Tennure ahhh..
Osman 6 sene boyunca beklemiş Tennureyi, boşanıp da gelecek yanına diye..En azından bunu dillendirmeye ve yeter artık demeye baslamış. Onunla uyanacağı sabahların onunla yapacağı yürüyüşlerin, sahil boyu sevişmelerinin hayaliyle 6 koca yıl geçmiş çünkü, Tennure anneliğinden vurulmuş her niyetlendiğinde..bir sonraki seneye attığı boşanma düşü hep yarım kalmış.
Geçen yıllar kavgalar kıskançlık krizleri, evlilik engeli yıpratmış aşklarını.. Tutmak istedikçe uzağa attığından habersiz Osmanı rüyalarında bile kıskanan Tennure..Bir türlü eşinden boşanamayan kızının annesi Tennure, bu aşktaki “kadın” olamamış..Kadınlığıyla anneliği arasında sıkışıp kalmış ama zaman hızla akıp geçmiş. Ve Tennure’den geçmiş Osman..aşk buymuş ve ben aşksızlığa razıyım demiş acısında solduğunu hissedip ömrünün. Artık aşktan geçerek …aşka vedayı eklemiş Osman.
Ayrılığı ezberine almış olan Tennure, ondan gidişine inanamamış bir zaman…
Aramış yazmış ona, açan olmamış. Duvarmış Osman..Duvardan geri dönen top gibi boşa yuvarlanıp durmuş bir zaman Tennure.
* * *
Bölüm – 4
Ayrılık acısı çöreklendiğinde içine ve artık onca ayrılıklardan geçmişliklerinden olsa gerek bitmeyen yine gelecek, yine yeniden umudunu kaybetmiş sonunda Tennure. Aramadığında Osman onu en çok yıkılmış sarsılmış Tennure..sesinden kopuşuna en çok..Sesimden de düştü dermiş. Düşmek yerleşmiş fikrine…Umut tomurcuğuymuş yaşam ağacının..İçinin badem ağacı gölgesinde bir sabah..içinden çıkmış Tennure..Döne döne uzun eteklerini savurarak onunla buluştuğu şehirlerden birine gelmiş..Çok sevdikleri su kıyısına varmış beyaz elbisesiyle Tennure..Boylu boyunca uzanmış önce yeşile..adı onun dudaklarında beraber sevdikleri şarkılardan dinlemiş biraz ..Ve sonra doğrulmuş uzandığı yerden, ayağa kalkmış..O kıyının adı varmış..”Sana Varmak“…Varmış suya..ondan uzağa, ona gider gibi ..gitmiş Tennure…
Ahh Tennure ahhh….
“Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde.” – Elif Şafak
……………….
Yazar’ın notu:
2012 -2018 yılları arasında yaşanmış gerçek bir aşk öyküsüdür. Bir efsane değildir belki ama okuduğunuzda ne çok kendiniz varsınızdır..Detayları ve gelişmeleri çok vermemek adına, aşklarını ve onları, içimizdeki aşıkları anlatmak adına kısa yazılmıştır.
Osman’ın nerede olduğu ne yaptığı bilinmez, rivayet odur ki emekli olup Türkiye’ye dönmüş ve evlenmiştir.
Tennurenin anısına sevgiyle..Tennure’lerin yaşamına katması dileğiyle.
Aşksız kalmayalım …
– Demet Demirkaya
– Bu yazı, 4 Kasım 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Turkish Library Museum, The Light Millennium Organizasyonu bünyesindedir. New York Eyaleti kanunları çerçevesinde resmen tüzel bir kişilik kazanarak, 17 Temmuz 2001’de kurumlaşmıştır. NGO/STK (Non-Governmental Organizations) statüsüyle, Birleşmis Milletler’in Kamu Bilgi Birimi’ne ( United Nations Department of Public Information | UN.DPI/NGO #UNDPINGO) 2005 yılından itibaren üyedir.
https://turkishlibrary.us | http://www.lightmillennium.org
Sosyal Medya: @demet.demirkaya @lightmillennium #lightmillennium @The Light Millennium @TurkishLibraryMuseum #TurkishLibraryMuseum